22 Aralık 2015 Salı

İdare Edemiyorum

Uzun zaman olmuş yazmayalı,ne değişikli var derseniz genelde aynı. biz yavruyla rutini sağladık,ara da dalgalanmalar olsa da idare ediyoruz.

Geçen ay buraya geldiğinde konuşmaya gittim, yavru ile ilgili anlaşamadığımız bazı noktalar vardı. Önce sinirli sinirli konuştuk. Bazı şeyler için birbirimizi suçladık, iyice kızdım tam böyle patlayacaktım birden ''idare edemiyorum'' dedi...

Kalakaldım...

Dedim neyi, para mevzularını falan mı ''Hayır yavrusuz hayatı'' dedi. Hiç bir şey diyemedim,sustum.

Biran boynuna sarılıp geçecek bugünler demek geldi içimden,ama durdum. Baktım üzülüyordu. İçimden dedim üzüleceksin tabii ne sanmıştın, ben günlerce kahroldum.

Biz nasıl öğrendiysek idare etmeyi sen de öğreneceksin, unutma bu senin seçimin...


4 Aralık 2015 Cuma

Gel-Gitler

Bazen aldığımız kararlara gayet güzel uyarız, bazen de ufak kaçamaklar yaparız. Boşanma süreci sadece yaşayanın bilebileceği saçma ve sancılı bir süreç. Özellikle ortada küçük bir çocuk varsa,ortamı yumuşatmak, her şeye rağmen idare eden olmak, bazen susmak ve görmezden gelmek hep annelere düşüyor. Bu görev bazen bizi motive ediyor,bazen de yoruyor.

Ama ne olursa olsun,anneysen  bu durumda 1-0 öndesin. Evladın yanı başındaysa hele, Koca olmuş, olmamış, gitmiş, geri gelmiş pek de anlamı yok bunların. Hele gitmeyi o seçtiyse.

Dışarıdan bakınca kolay görünmüyor,bizzat içinde yaşıyorum bu durumları. Benim de gel-gitlerim oluyor. Zaten belki de sağlıklı olan bu,yılların, uzun bir evliliğin ardından bıçak gibi kesilemiyor duygular. Ne hale geliyor? Yıpranıyor,yıpranıyor ve kopuyor. Kısa bir süre önce bu durumu ben de yaşadım. ''Acaba...'' lar kafamda gitti geldi ki kendi kendime yarattığım bir durumdu belkide. Neyse ki karşınızdaki özünü ve bencilliğini koruduğu sürece siz de normal hayatınıza ve rutininize geri dönüp ''Aaaaaa napıyorum ben'' diyebiliyorsunuz hemen.

Gel-gitler olabilir ama sadece içinizde,ilişkide değil. Giden gelmiyor,gelse de o gelen giden olmuyor.

Kalansa bambaşka hayallerde ve dünyalarda oluyor :)

24 Kasım 2015 Salı

Hayaldi Kabus Oldu

Geçen hafta yavruyu bir kaç günlüğüne babasının yanına götürdüm. Doğum günüydü ve yalnız kalmasına içim elvermedi.Aldım yavruyu gittim.Tam olarak 2,5 ay önce bir hayal kurmuştum. Doğum gününde gidecektik, akşam birlikte pasta kesecektik, ben yavruyu uyutup tam evden çıkacakken, kolumdan tutacak ''gitme!'' diyecekti. Birden ışıklar kararacak, arka fondan bir müzik başlayacak, bana sarılacak ve üzerimizden simler dökülecekti. Yazarken gülesim geldi. Bu hayali kurarken çok mu içmiştim, beyin bedenden mi ayrılmıştı, astral seyahatte miydim tam hatırlamıyorum :)

Doğum günü sabahı buluştuk, yavruyu çok istediği bir yere götürdük yemek yedik. Pasta kesmek istedi babasıyla, burası çok kalabalık başka bir yere gidelim derken arabaya bindik ve yavru arabada uyudu. Aslında pasta alıp eve gidebilirdim ve hayallerimi gerçekleştirmek için bir adım atabilirdim. Ama yavrunun uyuduğunu anlayınca, hemen arabadan indim. ''Doğum günün tekrar kutlu olsun,siz takılırsınız uyanınca'' deyip adeta kendimi arabadan dışarı attım.
Bir kaç ay önce hayalini kurduğum o anı yaşamak bile içimden gelmedi. O eve gitmedim,o ev artık benim değildi. Önce biraz kötü oldum sonra toparlandım. Gittim kendime kitap aldım,kahve ısmarladım. O gece yastığa başımı koyduğumda hiç keşke demedim. Demek ki bitmiş !! Bunu anlamanın  dayanılmaz hafifliği, inanılmazmış.

Sabah uyandım, hava nasıl güzel. Sanki renkler daha canlı, güneş bile ayrı parlıyor. Derin bir nefes aldım, evinde kaldığım arkadaşımla harika bir kahvaltı yaptım.

Hayat güzel ve rengarenk karanlıktan çıkmak bizim elimizde. Hayat öyle garip ki, bir zamanlar hayaliniz olan bir şey bir zaman sonra kabusunuz olabiliyor.

Demem o ki; hayat her şeye rağmen yaşamaya değer!!!

20 Kasım 2015 Cuma

Win Win

Bir kaç  akşam önce  kardeşimle Cem Yılmaz'ın yeni filmi Ali Baba ve Yedi Cüceler'e gittik. Filme çok hazırız,delice güleceğiz elimizde patlamış mısırlarımız filmden önceki reklamları izledik ve film başladı. Filmi anlatmayayım ama filmin bir yerinde iki tarafında kazançlı çıkacağını ima eden '' win win '' ifadesini kullandılar .Ben birden buz kestim,ani bir flasback ile geçmiş gitti. Benim eski gizli gizli biriyle mesajlaşırken iddiaya girmişler. Kız kaybetmiş,buna yemek ısmarlayacakmış ama çok mutluymuş. Eski de ''iddiayı kaybedip seviniyorsun,win win diyorsun yani,bence de :) ''demiş. O okuduğum mesajlar geldi aklıma ne filme odaklanabildim ne de oraya takılıp kaldım  ama o gece biraz huzursuz geçti.

Sonra sabah oldu,tanıdığım en zeki kadınlardan birine olayı anlattım. O kadar başka bir yerden bakmaya ve dalga geçmeye başladık ki neye kızdığımı bile unuttum.

Demek ki zaman zaman saçma bir şey bile o eski olayları tetikleyecekmiş.Ahhh vahhhh etmeden hemen olayı başka bir yöne çekmek gerekiyormuş. Duygu durumu sinüs grafiği gibi iniş çıkışlıymış :)

Ve biraz düşündüm ve anladım ki asıl winner benmişim beybisi :)

Tüm winner kadınlara sevgiler :)

11 Kasım 2015 Çarşamba

Bugün İlk Defa

Boşanalı neredeyse 6 ay oldu. Çok farklı duygular hissettim bu süreç boyunca. Terk edilmekle ölüm acısı eş değermiş. Yasın 5 evresini de yaşadım.

- İnkar
- Öfke
- Pazarlık
- Depresyon
- Kabullenme

Öfke evresi en uzun süren evre oldu bende. Gerçekten gidip onu boğmak istediğim zamanlar oldu. '' Zamanla geçecek'' diyen herkese kızgın yağ döküp yakmak istedim,nasıl bu kadar basite indirgerler zaman acımı asla azaltamaz diye. Pazarlık çok sürmedi,depresyondan da sıkıldım hemen. Dedim nereye kadar hemen kabul edeyim dedim.

Zamanla bir şeyler değişmeye başladı. Ya da çoktan değişim başlamış ama ben fark etmemişim. Bu ara yavruda gene eski eve gitme isteği hortladı. Bu daha çok ben kızdığım ya da hayır dediğim zamanlara rastlayınca ,bunu bana karşı kullanabileceğini fark ettiğini düşündüm ve tepki vermemeye başladım. Zaten mümkün olduğunca götürüyorum babasının yanına. Bugün kendi kendime sordum ''Acaba olmaz ya pişman olsa gelse,yavru çok istese tekrar olur mu?'' Daha önce de ''noooo,nayır nolamaz '' derdim ama içimden ''keşke olsa'' diye geçirirdim.

Bugün ilk defa '' sanmıyorum,bence bitti artık ''cevabını verince çok şaşırdım ve çevreme baktım renkler daha mı koyuydu ne :) Baktım elimde yeni aldığım ruj,hep onun sevdiği pastel renkleri alır koyu renk ruj beğenmezdim. Elimdeki ruju sürdüm kıpkırmızı :) Şöyle bir baktım,yakıştı beeee dedim.

5 Kasım 2015 Perşembe

Masumiyet

Boşanalı neredeyse yarım yıl oldu. Böyle söyleyince daha anlamlı oluyor. Onsuz yaşayamayacağıma inanırdım yarım yıl oldu. Baya baya yaşanıyormuş. Hem de hayat güzelmiş.

Boşanmanın şöyle bir  yan etkisi oldu bende,masumiyet kaybı. Bu süreçte onlarca arkadaşımın evliliğine başka bir gözle bakma şansım oldu. Aslında evlilikte herkesin içten pazarlıklı olduğunu ve sürekli kendini haklı çıkarmak için bahaneler ürettiğini gördüm. Bir arkadaşım sürekli kendini acındırma duygusu ile evliliğini sürdürürken, çocukları göstermem diye tehditle evliliğini devam ettireni de gördüm. Kiminle konuşsam evliliğinde mutsuz ama idare ediyoruz işte diyerek hayatına devam ediyordu. Kendi kendine yalan söylüyordu.

O hayallerimizdeki anne-baba-çocuk kavramının içinin ne kadar boşaldığını gördüm. Keşke böyle olmasa ama maalesef durum bu. 

En azından ben boşanana kadar o adamı gerçekten sevdim,ya da sevdiğimi sandım. En azından içim rahat,o zaman hayallerimdeki masumiyete sahiptim...

Şimdi mi ? hahahahahahaha :) 

3 Kasım 2015 Salı

Canımsss Yaa Vol.2

Özgüvenimi minimuma indirdiği zamanlardan biriydi gene, tatile gittik. Benim seçtiğim otel ve tatil yerini beğenmezse burnumdan getirir diye satıcı gibi iyi bir şekilde göstermek için göbeğim çatladı. Yeter ki o memnun olsun,o ne isterse yaparım modundaydım. Bir gün plajda odanın balkonu kara tarafına mı,deniz tarafına mı bakıyor diye iddiaya girdik. Kaybeden kazananın istediğini yapacaktı. Oteli ben tuttğum ve odanın kara tarafında olduğunu bildiğim için gayet böbürlenerek iddiayı benim kazanacağım konusunda inatlaştım. Plajdan odaya geldik ve oda kara tarafına bakıyordu.
Hemen bozuldu,hissettim. Ne isteyeceksin saçma sapan bir şey isteme dedi. O kadar ezik ve çaresizdim ki,bana 5 tane romantik cümle söylemesini istedim. Hiç oralı olmadı,akşam oldu yemek yedik. Yavru uyudu,şımarıkça dedim hadi artık söyleee!!
Önce bana ters ters baktı,ben odaya gidiyorum dedi.
Dedim saat daha 9,bu saatte mi yatacaksın?
Bıktım senin zorlamalarından,ben duygularını ifade edemeyen bir adamım. Bunu şu kafana sokamadın gitti dedi.
O kadar eziktim ki,onunla odaya çıktım. Önce özür diledim,sonra 3 gün boyunca tatilde bin bir kaprisini çektim. Ne yaptıysam mutlu edemedim.

Tek istediğim ''Seni seviyorum'' demesiydi.Adam hissetmiyormuş ki söylesin.

Ayyyy ne ezikmişim !!! Canıms yaaa :)

1 Kasım 2015 Pazar

Ne Kaaa Harika Bir Baba

Yavrunun yeni kreşinde 29 ekim kutlaması vardı. Yaş olarak küçükler grubunda olduğu için gösteriden çok birlikte gideceğimiz bir kutlama olacaktı. Babası mutlaka benimde gelmem lazım diyerek çarşamba akşamdan geldi.Perşembe sabah birlikte kreşe gittik,diğer çocuklar anne babalar herkes oradaydı. Kreşteki müdüre ve yavrunun öğretmenine nasıl ilgili bir baba tablosu çizdi anlatamam. Bir ara alkışlayasım geldi :) Nasıl abartılı sevgi gösterileri,kucaklamalar öpmeler falan.

Ses etmedim,görmezden geldim. Ama sonra herkesin bana '' Ayrılmışsınız ama ne kadar ilgili bir baba. Biz aynı evde yaşıyoruz ama babası hiç ilgilenmiyor.'' demesini işitmek zorunda kaldım.

Anladım ki sırf egosunu iyice tavan yapmak,millete hava atmak gösteriş yapmak için gelmiş.

Daha fazlası değil...

26 Ekim 2015 Pazartesi

Uzaktan Sevilir mi?

Yavru 4 yaşa yaklaşıyor.Kreşe başladı,fena gitmiyoruz. Babayı sormalar,ağlama krizleri bitti. Sanırım yaşında verdiği etkiyle ufak sorgulamalar başladı.Günde 1500 yakın soru soruyor. Dün gece uykudan önce sohbet ediyoruz:

-Anne gökyüzü bize uzak mı,yakın mı?
-Uzak bebeğim.
-Peki Aydede?
-O da uzak. Çok yüksekte.
-Sen bana yakın mısın?
-Evet bebeğim bak yanı başındayım,seni çok seviyorum.
Kocaman bir öpücük.
-Peki anne babam bana uzak mı?
-Evet annecim,baban başka bir şehirde yaşıyor. O şehir buraya uzak.
-Peki anne babam da beni seviyor mu? Uzaktan sevilir mi?

Önce gözlerin yaşarması,boğazda düğümlenme. Seste titreme,ama kendini toplamaya çalışarak cevap verme çabası.

-Tabi ki seviyor annecim,mesela sen zürafaları,filleri,kaplanları seviyorsun ama onlar da uzakta. Sevmek için yakınında olmaya gerek yoktur bebeğim.
-Anneeeee,ben atları da çok seviyorum.

Ve oradan konu hangi hayvanı daha çok sevdiğine geçti.

O kadar masum ki,o kadar saf. Ona verdiğim cevap bana yeterli gelmedi. Gerçekten uzaktan da sevilir mi? Bir baba çocuğunu sevse uzak kalmayı tercih eder mi,bilemedim...

22 Ekim 2015 Perşembe

Çöpteki Gelinlik

Yeni hayat,yeni bir ben diye başladığımız yeni serüvenimizde kendimi geliştirmek için kurslara yazılmaya başladım. Birinde diploma fotokopisi istediler,ara tara bulamadım. Dedim acaba yatağın altındaki bazada olabilir mi,o kafayla neyi nereye yerleştirdim çok hatırlamıyorum.

Bazayı açtım o kutu gözüme çarptı. Bembeyaz ve özene bezene aldığım o kutu,içinde gelinliğim. Ne özenle ve umutla dikilen ama şuan hiç bir anlamı olmayan kırık beyaz tüllü eski bir elbise. Önce o kutudan çıkardım,kötü iki poşete koydum bir gece balkonda beklediler.

Sonra sabah oldu,özellikle balkona hiç çıkmadım. Dışarı çıktım geldim akşam olmuş.Sonra karar verdim,dışarıda harika yağmur yağıyordu.İndim aşağıya koydum çöp poşetlerinin yanına.Benim için atılması gereken bir çöpten fazlası değildi.

Arkama bile bakmadan yürüdüm gittim.Yağmur çok güzeldi. Aldı götürdü tüm kötü hislerimi,temizlendim...




20 Ekim 2015 Salı

İdare ettik derken

Bu hafta sonu  yavruyu görmeye geldi. Çarşambadan beri biraz hastaydı yavrucak. Hastalıkla beraber aşırı bana düşkünlük ve tipik huysuzluk başladı. Cumartesi bu geldi aldı,sonra yarım saatte bir beni aramaya başladı. Ateşi yok,iyi,uyu falan derken. Uyandı durmadı seni istiyor dedi,dedim neredesiniz. Otel odasındayız dedi. Dedim oyalamaya çalış,tamam dedi. Sonra anne diye ağladığını söyledi,ben de yaptığım tüm planları iptal ettim,yanlarına gittim.
Beni istediğine dair hiçbir şey göremedim. Sadece biraz huzursuzdu o kadar. Diyecek oldum hani beni istiyordu diye,vazgeçtim sonra. Oyalayamamış belli.
Neyse birlikte vakit geçirdik,eve geldim. İlaçları unutmuşum almaya gittim. O arada derede sohbet mi etmeye çalışıyor bilemedim ''Japonca kursuna başladım''dedi. İyi dedim sadece. Bana kursun detaylarını falan anlattı. İş yerindeki yeni projelerden bahsetti. Ama ayrılığın iyi geldiğini kendini tamamen işine verdiğini falan sokuşturdu laf arasında. Derin derin iç çektim.
Anlayamıyorum bu dengesizliğini. Bir gün oluyor defalarca soruyor yavruyu,bir gün hiç ses çıkmıyor. Ondan bir şey beklediğimden değil ama ne bileyim ya... Bir de demez mi '' Bu işi iyi kotardık,buraya bayağı alıştı''diye.
Yani o an diyemedim ama buradan söyleyeceğim sana ;O birkaç saat idare edemediğin çocuk var ya, yaklaşık 5 aydır burada. Gece gündüz,ilmik ilmik işledim bu yeni ortamda mutlu olsun,buraya alışsın diye. Senin hiç bir payın yok. Lütfen bir kaç saat bile oyalayamadığın çocuk için,buraya alıştı bu işi iyi idare ettik falan  deme. Vallahi çok pis yakarım canını...
Ben idare ettim,benim kucağımda ağladı,senin yokluğunu bana anlattı. Benim kucağımda seni ve eski evi özlediğini söyledi. Yani uzaktan konuşmakla olmuyor bunlar. Bu günleri biz oğlumla kendimiz idare ettik,yoluna koyduk. O yüzden sus ve adabınla otur. Şiddete karşıyım ama böyle konuşmaya devam edip kendine pay biçersen bir vururum nerden geldiğini anlayamazsın cicim...

Bilmem anlatabildim mi!!!

13 Ekim 2015 Salı

Gökkuşağı

Bugün yavru ile boyama kitabı boyuyoruz. O köpek bense tavşan boyayacağım. 4 farklı renk aldı ve köpeği rengarenk boyadı. Gövdesi sarı,kafası kırmızı,kuyruğu yeşil,kulakları turuncu. Ayaklarının her birini farklı renk boyadı.

Ne çok alışmışız kalıplara girmeye. Bir an dedim böyle köpek mi olur ? Sonra dedim neden olmasın. Hani çevremdeki güya beni çok seven bazı arkadaşlarımın sözleri geldi aklıma.

- Aman boşver,ben de benim kocadan memnun değilim. Ama çocuk var işte arada.
Tabi sizinki çocuk benim ki karamürsel sepeti !

- Aman şekerim hepsi aynı. Nerede öyle ilgili koca,ama çocuğumun babası.Gerçi geçen günü beni öptü nasıl hoşuma gitti.
O an ne anlatmaya çalıştığını anlamadığım kesim bu. Memnun musun değil misin kardeşim. Benim ki de baba sandım değilmiş.

- Ya sen ne kadar güçlüsün. Ben senin yerinde olsam,terk edilmek ayrılmak asla başa çıkamam. Kolay değil yani.İşin de yok!
Aaaa canım ciddi misin,yaşadığım olayları bir kere daha yüzüme vurduğun için teşekkür ederim.

- Merak etme,köpek gibi gelecek ayağına. O zaman toparlarsınız, aile bu kolay kurulmuyo.
Tabi ki,zaten benim aklım yok,duygularım yok. Git deyince gideceğim,gel deyince geleceğim hayat amacım bu !!!

Bana bunları söyleyenlere sesleniyorum,belki ben küçük yavrumla hiç birinizin sahip olamadığı HUZUR dolu ve gerçek seviden oluşan yuvayı kuracağım. Gölge etmeyin başka ihsan istemez...

Biz oğlumla gökkuşağını seviyoruz,tek rengi değil :)

11 Ekim 2015 Pazar

Utanmaz Adam

Dün geldi bugün gitti. Yavru iki haftadır babasını görmediği için çok özlemiş. Başta çok iyiydi,babası bir gece otelde kalacaktı  İstersen babanla kalabilirsin dedim. Babasının yanına otele götürdüm.

Benim gitmem lazım annecim dedim.Elimi tuttu o baba olacak adamın elinin üstüne koydu,en üste kendi elini koydu. ' Ben,anne,baba üçümüz kalmak istiyorum.' dedi.' Anne hem senle hem babamla beraber kalalım lütfen gitme ' dedi.

O an yüreğimi biri sıktı,canlı canlı yerinden çıkardı. O kadar canım yandı ki.Gülümsemeye çalışarak bizim evimiz ayrı annecim istersen burada sadece babayla kalabilirsin dedim. Oradan koşarak uzaklaştım. Sonra böğüre böğüre ağladım.Zaten durmamış gece kalmak istememiş bir kaç saat sonra getirdi eve...

Sana sesleniyorum eyyyy utanmaz adam!!!

O çocuk henüz 3,5 yaşında. Anne ve babasını aynı yerde birlikte görmek en doğal hakkıydı. Bu yaşında bu hakkını elinden aldığın için,baba figüründen mahrum ettiğin için,kendi egoların için çocuğun hayatını bir kenara attığın için içimden milyonlarca şey geçirmeme rağmen hiç birine değmeyeceğine emin olduğum için sessiz kalıyorum.... Unutma ' Yarına kalacak ama yanına kalmayacak'

10 Ekim 2015 Cumartesi

Yedi Yüz Seksen Beş

Megaköye ilk taşındığımız sene Tüyap kitap fuarına gittik. Gittik ama iğne atsan yere düşmüyor hesabı standlar arasında birbirimizi el yordamı ile bularak gezdik.Kalabalıktı ama çok güzeldi. Bir çok değerli yazarın imzalı kitabına sahip olduk.

O sıralarda Cem Yılmaz Okuyan Us yayınlarından AROG,G.OR.A, Hokkabaz ve Yahşi Batının Senaryo kitaplarını çıkarmıştı. Yaklaşık 1,5 saat süren sıra beklemenin sonunda dördünü de imzalattık. Ayrılırken kitapları nasıl paylaşacağımız sorun oldu. Ben yaşadığım şokun etkisiyle yalan yanlış toplanıp çıktım o evden.Kitapların bazılarını unuttuğum sonradan aklıma geldi. Dedim ki Cem Yılmaz imzalı kitapları bana getirir misin. Dördünü de mi dedi. Evet dedim. Ama ben okuyacaktım dedi. Beş senedir okumadın şimdi mi aklına geldi,istediğinde ben sana veririm okuman için dedim.

Ama bu haksızlık dedi. İçimden sakinleşmek için ona kadar sayayım dedim yedi yüz seksen beş derken buldum kendimi.

Haksızlığın kelime anlamını öğrenmek istiyorsan bize yaptıklarına bak diyecektim,demedim. Nasıl olsa anlamayacaktı.


8 Ekim 2015 Perşembe

Tükürtme

Yavruyla sabah akşam birlikte dişlerimizi fırçalıyoruz. Daha küçük olduğu için suyu tükürme mevzusuna yeni başladık.

Çok komiğine gitti 'Anne hadi beraber tükürtelim ' diyor. Diş fırçalarımızı birlikte yıkıyoruz.Sonra her seferinde bana sarılıyor küçücük bir öpücük konduruyor,gülüp eğleniyoruz. Bu sabah dedi ki ''Seninle diş fırçalamak çok güzel anne.''

O kadar masum ki .İçimden dedim : Ne yaşarsam yaşayayım,ne kadar acı çekersem çekeyim.Şükürler olsun .Onun bir gülüşü,bir öpüşü tüm acıları alıp götürüyor geriye sadece mutluluk kalıyor.Ve hislerim kuvvetlidir biliyorum ki güzel günler çok yakında gelecek.Bekliyorum...

Ne demiş Şems-i Tebrizi :

Düzenim bozulur, Hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden bilebilirsin Hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını.
Endişeyi bıraktım,sonucu bekliyorum . Hem üstler çok esiyordu,altlar daha iyi sıcacık :)

6 Ekim 2015 Salı

Boşlukmuş

Megaköy den babasının yanından geldiğimizden beri yavru garip,iyi mi kötü mü tam çözemedim. Babasıyla ilgili hiç bir şey sormuyor,ben sorduğumda da cevap vermiyor. Normalmiş sessizlik aşamasına geçti dediler. O eski ağlamalar,babama gitmek istiyorum tutturmaları bitti. 

Dün aradım,dedim oğlan böyle böyle sen nasıl oldun o gittikten sonra? Biz gittikten sonra demedim zaten adam benden çoktan gitmiş :) Tamam bir kalastır,duygusuzdur ama en azından az biraz duygularından bahseder dedim.

Cevap 'Geldiğinde hemen alışıyorum,gidince bir boşluk oluşmuyor değil' dedi. Ne bekliyordum acaba,içim yanıyor ciğerim sökülecek gibi oluyor mu diyecekti... 

Boşluk dedi,o kadar. Yani içi doldurulabilir. Çok üzgünüm. Beni sevmemesini kaldırabilirim ama yavruyu. Sadece boşluk mudur evladın yokluğu...

 İçim acıyor.

Y.A

5 Ekim 2015 Pazartesi

Sütlaç Hikayesi

Moda müziklerle pek aram yoktur,ben hep nostaljik takılırım. Zaten kulağa hoş gelen her şeyi dinlediğim için pek isimlerini de bilmem. Bu ara kardeşim de ex aşkından darbe yediği için Merve Özbey'in 'Yaş Hikayesi' şarkısını dinliyor,dinliyoruz.

Gene bir akşam 4444. kez dinlerken benim telefondan 'bip' diye bir ses geldi,Allah Allah bu saatte kim derken,benim eski bir fotoğraf göndermiş. Baktım bir kasede sütlaç fotoğrafı . Annem çok güzel sütlaç yapar o da çok severdi. 'Sütlaç yaptım.Annenin ki kadar olmasa da fena değil :) 10 üstünden 8 alır ama ' diye bir mesaj göndermiş. Ondan önceki günlerde sen hiç bizi umursama,çocuk seni özlüyor dedim diye bozuk at,trip at. Sonra bana sütlaç fotoğrafı gönder. en son hatırladığım gözümden alev çıktığı.

O akşamdan beri o şarkıyı her dinlediğimde aklıma sütlaç geliyor. Benim için şarkının adı 'Sütlaç Hikayesi'. Bir süre evde dinlemeyi yasakladım,tak kulaklıklarını dinle dedim.

Not: Sütlaç zaten sevdiğim bir tatlı değildi,artık ölsem de yemem ....

29 Eylül 2015 Salı

Ne gerek vardı

Benim eski şahısın annesi beni ilk gördüğü günden beri çok severdi. Adeta aramızda bir anne kız ilişkisi vardı,asla söz söylemez,kati suretle laf arasında iğnelemezdi :) Demek isterdim ama gerçek olamayacak kadar abes olurdu. Beni hiç sevmedi gerçi bende onu. Tam seviyordum öyle bir şey yapardı ki ama başkasının yanında adeta can ciğer kuzu sarması olurduk. Onları ailede boşanma moda idi,evlenen bütün kuzenleri boşandı. Günün birinde bizimde o nihai sonuca ulaşacağımız belliydi.

Benim eski dedi ki 'bitti,seni artık sevmiyorum' . Bir kaç günün sonunda şoktan çıktım,tamam dedim diye hatırlıyorum. Hemen boşanalım dedi,ne olduğunu anlamadan boşandık. Burası ayrı bir hikaye. Ben o anti-sosyal insanın ailevi ilişkilerini de idare ettiğim için dedim annesine bir mail atayım. Dedim siz her zaman benim annemsiniz,beni de kabul ederseniz her zaman evladınız olarak kalmak isterim. Bana gerçekten çok güzel bir cevap yazmıştı. Önce konuşmaya hazır değildik yazıştık,sonra 2-3 günde bir uzun uzun telefon konuşmaları yapmaya başladık. Birbirimize destek olmaya çalıştık ve o güne kadar hakkını yediğimi düşündüm. Gerçekten bana karşı çok anlayışlıydı. Bayramda eski ile yavruyu görmeye geleceklerini söyledi. Onları yalnız görmek istemediğin,benim de gelmemi rica etti. Geldikleri ilk gün en azından bir kahve içeyim diye yanlarına gittim.

Önce sarıldık öpüştük,geçtik bir yere eski yavruyla oynarken bizde bir kahve içelim dedik. Ve hiç beklemediğim bir anda sözleri ok gibi kalbime saplandı:

- Senin yerine kendimi koymaya çalışıyorum,terk edilen kadın olmak çok zor olsa gerek.

- Ben 17 sene önce boşandım,ayyy hala arıyor beni vazgeçememiş.

- Bu kolay atlatılabilecek bir şey değil,işin zor.

- Oğlumu çok iyi gördüm. Kafası netleşmiş,huzurlu buldum.

- Benimle eskiye oranla çok daha samimi,her gün arıyor oğlum.

Ve beynim uyuştuğu için hatırlayamadım dahası...Ne gerek vardı hala anlayabilmiş değilim. Bunlar ailecek dengesiz.

Sonrası mı,o ayrı bir yazı olsun.

Y.A



28 Eylül 2015 Pazartesi

O ne demek :)


Bundan sonraki bakış açım :) Ayyyy ileride biri bana derse ne yaparım!!! Malum kişi hiç demezdi,aaaa hakkını yemeyeyim  galiba 5 sene önce falan yanlışlıkla söylemişti :) Ama bu şekilde değil 'Sevmiyor değilim ' demişti. Ahahahahahahaha :)

Y.A

27 Eylül 2015 Pazar

Ya sonra...

Dün on küsur senedir görüşmediğim lise arkadaşımla görüştüm. O benden daha kıdemli,boşanalı 6 ay olmuş. Boşandıktan sonra kadın neler yapar? Önce gecelerce mesaj atmış,milyon kez aramış. Cevabı verilemeyen o malum soruyu sormuş 'NEDEN' cevap alamadıkça saldırganlaşmış. Gitmiş eskisinin arkadaşlarından biriyle bir ilişkiye başlamış. Olmamış,eski kıskanmaya başlamış ve pişmanlık vol.1 moduna girmeye başlamış adam. 
Nasıl güzel bir kadın,su gibi. İşinde gayet başarılı,çok güzel,iyi bir eş,ilgili bir anne. Yani karşısındaki hıyarın teki bence. O dünya güzeli kadın hala o kendisini bir kere bile önemsemeyen ve mutlu etmek için hiç bir çaba harcamayan erkeğin geri dönmesini bekliyor. Konuştukça o günleri tekrar yaşadım,üstünden çok geçmemesine rağmen bazı acı verici detayları unutmuşum. Hatırlamak içimi acıttı,bir yandan da kendimi sorguladım. Pişman olup gelmez ya (o kadar ego manyak ve bencil ki,kırmızı karın yağması,insanların uçabilir olması bence daha mümkün ) hadi geldi ,ne derim ? İlk zamanlar nasıl hayal kurardım :) Bir gece beni arayacak,'seni çok özledim,çok seviyorum,sensiz yapamıyorum dönnnnn diyecek' tarzı aşırı Türk filmine maruz kalmış ev kızı modundaydım.
Zaman geçtikçe içimde bir şeylerin çok derinden kırıldığını fark ettim. Hala rüyalarımda gördüğüm doğrudur. Bazı sabahlar uyanınca  yanımda arıyorum,ara sıra yaşadıklarımın bir kabus olmasını  istiyorum,hemen uyanmak istiyorum.Ama çokça kalbimin soğuduğunu fark ediyorum. Kalbimde bir boşluk,adeta kara delik.  Dün gece eve geldim,kendimi zorladım ama yok yani. 'doğada bulunan en sert element sevmekten vazgeçmiş bir kadının yüreğidir ' cümlesinin ne anlam ifade ettiğini şimdi daha iyi anlıyorum. Onun geri gelmesini istiyor muyum? Buna hayır diyemiyorum ama evet de diyemiyorum.
Hani bize anlatılan o masallar vardı ya,prens ile prensesin kavuştuğu masallar. Peki ya sonrası? 
Pişmanlıktan öldüler bize döndüler,ya sonra? Biz mi eskisi gibi olacağız,mümkün değil. Onlar da pişman olduktan en fazla 3 ay sonra eski düzenlerine dönecek ve eski adamlar olacak. Biz de istenmediğimiz o evde aynı şartlar altında yaşamaya devam edeceğiz!! Yok yaaaa....maymun gözünü açtı cicim. Bak şu an yazarken bile sıkıntı bastı.

Yani hadi döndü de ya sonra? İşte bu korkunç bir muamma...

Y.A

25 Eylül 2015 Cuma

Ah şu güvercinler

Yeni şehre taşınmamızdan birkaç gün sonra yavruyu parka götürdüm. Götürdüm diyorum ama bilinç düzeyim yaşadığım şoktan dolayı kapalıydı.Kesik kesik hatırlıyorum. Neyse gittik parka salıncak,kaydırak,tahteravalli derken yavru kendini parka kaptırdı. Sağa sola baktım,parktaki herkesi inceledim derken orada bir güvercin topluluğu gördüm. Ne güzel kuş gibi uçsak adlı saçma geyiğe dalmışken gözüme erkek olduğunu düşündüğüm bir güvercin ilişti. Kuyruğunu açmış,kabarmış bazı güvercinlere dans ederek kur yapıyordu. Biri olmazsa diğeri ' aaaa dedim erkek milleti işte!'
Derken benim gibi hafif safça bir güvercini kandırdı,yazık saf güvercin onu takip ederek onunla gitti. Kim bilir ne umutları vardı! Birlikte uzak diyarlara uçacaklarını,birlikte yaşlanıp tüyleri beyazlaşana kadar birlikte olacaklarını düşünüyordu.Ama bizim çapkın güvercin ne yaptı dersiniz o kandırdığı saf güvercin yanına gelince kısa bir süre sonra ' Kusura bakma,aile olma sorumluluğu bana ağır geldi. Senden sıkıldım ' diyerek ortamdan pırrr diye uzaklaştı ve başka bir saf güvercin bulmak üzere uçtu.O an o geride kalan güvercini teselli etmek istedim.Kıyamam,sen buna bakma ,erkek değil mi insan olsun hayvan olsun hepsi aynı demek istedim. Ben seni anlıyorum deyip tam boynuna sarılacaktım ki,benim yavrunun 'anneeeeee,dondurma al' deyişiyle gerçek dünyaya döndüm. 

Aklım hala güvercinde...

22 Eylül 2015 Salı

Ah şu gözlük sorunsalı :)

Yavru gözlük takıyor,numaraları ileri olduğu ve kayma olmaması için gözlükleri devamlı takması gerekiyor.Bir çocuğa gözlük taktırmakla deveye hendek atlatmak arasında hiçbir fark yok. Geçen sene verilen gözlük ve o gözlüğü takması için verilen 1.gözlük muharebesi yenilgisinden sonra yarım gün gittiği kreşi aradım. Dediler bir sabah gözlüklerini takarak gönderin. En büyük zevki gözlüğü takar takmaz havaya bir top gibi atmak olan yavrunun gözlüğünü bulmak madende altın aramayla eş değerdi. Gözlük camları inceltilmiş olduğu ve ufak bir servete mal olduğu için kreşe giderken takmıyordu. Bir sabah gözlükleri takarak gönderdim,biliyordum ki gözlüğü fırlatıp atacak ve gözlük bulunamayacaktı. O öğleden sonra benimki servisten gözlükleri gözünde indi. Şaşkınlıktan çocuğu servisten almayı unutuyordum. O günden sonra gözlüğü takmayla ilgili ufak tefek sorunlar dışında bir problem yaşamadık. Dedim eğitimin gücü :) Daha net gördüğünü farkettiği andan itibaren kendi de takmak istedi.
Şimdi ben bunu niye anlattım :) Efenim cuma günü babasının evine ( benim ex ev) gittiğinde hemen eski odasına koştu. Bütün oyuncakları odaya dökerek oynamaya başladı. O an gözlüğü gözündeydi ve odadan çıktığında gözlük yoktu. Ben arkadaşıma döndüm aradan 3 gün geçti gözlük bulunamadı. Oooo neler dedim "Bir gözlüğü bulamadın,evdedir herhalde uçmadı ya!" tarzı söylemlerle onu yerden yere vurdum. Ama sonuçta gözlük bulunamadı ve zaten kontrol zamanında geldiği için göz doktoruna gitmeye karar verdik."Doktora giderken istersen eve gel dedi" gerek yok beni yoldan alın dedim. Tam arkadaşımın evinden çıkacaktım ki gözlük benim güneş gözlüğün kabından çıktı :) Önce ne yapacağımı şaşırdım,zaten gözlüğün değişmesi lazımdı,dedim ses etme boşver. Doktor yeni bir gözlük yazdı,arabada hastaneden dönerken dedi ki " İstersen BENİM eve gidelim gözlüğü birlikte arayalım,belki sen bulursun ben bazen gözümün önündekini görmüyorum."
İçimden " Gözünün önündekini görmediğin zaten belli!" diyesim geldi,eve de gitmek istemiyorum. Dedim ki " Aaaaaa! Çantanın o gizli fermuarlı gözüne baktın mı? Bazen oraya birşeyler koyuyor."Gerçekten de öyleydi. " Çantaya bakmak hiç aklıma gelmedi dedi safça." İşte dedim aradığım fırsat,ex eve gitmemek için tesadüfi olarak çantada buluverdim gözlüğü ve çok şaşırdık.
Yani diyeceğim şu ki ,eyyyy erkekler bizim yüzde yirmibeşimiz kadar olan akıllarınızla zamanında bizi kandırmaya çalışıyordunuz ya,biz onları hiç yemedik bilin. İstesek sizi üç kere havada parende attırır cebimizden çıkarırız. Benim durumumla çok alakalı değil ama bir laf var. " Aldatılan kadın şeytanla iş birliği yapmaz,ruhunu direk şeytana satar" Hani yani bilin istedim.

Y.A

19 Eylül 2015 Cumartesi

Canıms yaaa

Ben herşeyden habersiz mutlu mutlu yaşarken arka arkaya gelen darbelerle beni aptallaştırmıştı.Bir gıdım kalbi olan insanın diğerine yapmayacağı kadar can acıtıcı konuşmalar yaptıktan sonra tüm soğukkanlılığı ile her zamanki gibi işlerine dönerdi. ( Sanırım ışınlanma ya da atomu parçalama üzerine çalışıyor. Ben bu kadar çalışsam ikisinden biri yapardım) Neyse ben sanırım yaşadığım şoktan çıkamamanın verdiği etkiyle ne yaptığımı hiç bilmiyordum. Gün boyunca hiçbir şey yemediğimi farkettiğim günler oldu.Gene kan şekerimin düştüğü ve beynimin çalışmadığı günlerden birinde ezik bir ifadeyle karşısına geçtim ve şu konuşmayı yaptım:

- ben: Aşkım beni sevmediğini söylüyorsun ya,acaba ayrıldıktan sonra biraz zaman geçse yeniden sevebilir misin.
- o:  Bilmiyorum,eğer senin dediğin gibi psikolojik bir durum yaşıyorsam ve gerçerse ümit vermek gibi olasın ama belki sevebilirim. Ama zamanın getirdiği bir durumsa zor.
- ben: Beni yeniden seveceğine inanıyorum. İnşallah seveceksin.
- o: Neyse başka birşey demeyeceksen ben çalışmaya dönüyorum.
 
Beş ay önceki o ezik kadına seslenmek istiyorum. " İnşallah sever,canıms yaaa.Şaka mısın kadın!"

Zaman sen nasıl bir ilaçsın bu kadar kısa sürede bile en derin yaraları iyileştirmeye başlıyor ve iyileştirebiliyorsun :)

Y.A.

18 Eylül 2015 Cuma

Evimdi evi oldu

Şu an ağlıyorum,ağlıyorum evet. Ben bu kadar kastım ya sabah bir kalktık hapşuruk hafif ateş! Verdim ateş düşürücü bindim otobüse. Neyse geldik Megaköye,dedi eve bırakayım sizi,ne münasebet diyecektim ama yavru hafif hasta olunca tamam dedim.  Kendisinin özel dersi olduğu,yapıp geleceğini söyledi. Eve giriş anı heralde ölüm anıyla eş değerdi. O ev...
Benim ama değil,ev ama değil. Yuvamdı artık değil...
Herşeyi kendine göre düzenlemiş. Benden hiç bir iz yok. Belki saçma ama ben şarap sever bir insanım,benle şarap sevmem diyerek bir kadeh içmeyen adam evi şarap mahzenine çevirmiş. 14 yıllık birlikteliğimiz de bir tane arkadaşını bilmem. Ortamda içiliyor muhabbetle dedi. Şaştım kaldım. Kariyerinde ilerlemek için bizi bıraktığını söyleyen adam ortam dedi ya.. Normal kitap,roman okumam diyen adam aşk romanı almış tavsiye üzerine,bende sana ne kitaplar tavsiye etmiştim.
O an gidip en büyük bıçağı alıp doğrayasım,deşesim  geldi. Dedim matematikçiyim şunu kesirlerine ayırayım.
Sonra baktım buna mı ya dedim. Bu kim ya, bu insan için mi ağlıyorum dedim. Birden bir ışık patlaması oldu. Şu an karar verdim.
Gidip önce yüzümü yıkayacak,sonra makyaj yapacağım. Birazdan gelir,yavruyu ona bırakıp kızlarla buluşmaya gidip delicesine eğlenecegim.

Bura artık benim evim değil,benim değil. Ben de bu eve ait olmamalıyım. Artık sadece bana ait yepyeni bir evim olacak. Benim de ait olduğum bir ev...

İnanıyorum olacak :)

İç Karmaşıklığı

Bana 'hadi canım yandan yandan !' diyeli yaklaşık 5 ay,boşanalı 4 ay oldu. Tabiri caizse pılımı pırtımı topladım birkaç kıyafet ve yavrunun oyuncaklarını aldım çıktım o evden. Kariyer sahibi kişilik biz başka bir şehre taşınırken bile o gün bir konferansa gitti,Allah'tan biz evden çıkmadan geldi. Arkama bile bakamadan bıraktım çıktım...
Daha sonra o eve bir kere gitmek zorunda kaldım,her şey bıraktığım gibiydi. Sadece evin ruhu yoktu,buz gibi soğuk gelmişti yaz ortasında. Bir ara annesi geldi evi değiştirmişler,projeksiyon makinesi falan almış ki televizyonumuz 10 yıllık 70 ekrandı ve çalışmıyordu. Ona rağmen ne gerek var derdi,neyse... Geçen gün sanırım sohbet edebileceği kimse olmadığı için yavruyla skype yaparken bana evin yeni halini gösterdi. Benim günlerce arayıp bulduğum tabloları astığını,çok beğenerek aldığım ve her yerinde bir anısı olan eşyalarımı nasıl kendine göre döşediğini anlattı. Önce anlayamadım,gerçekten anlam veremedim. Bir insan bir insana bu kadar can acıtıcı bir şeyi neden yapar? Yaptığının farkında mı acaba,bilerek yapıyor olabilir mi? Bu kadar ahlaksız olabilir mi?

Yarın yavruyu bir kaç günlüğüne yanına götüreceğim,ben bir arkadaşımda kalacağım ama o akşam geç geleceği ve biz öğlen orada olacağımız için benim eski onun yeni evine gitmek zorunda kalacağım. Midemde koca bir taş var sanki. Hiç gitmek istemiyorum ama bu durumla yüzleşmem de lazım biliyorum. İçim çok karışık,karmakarışık...

Bulanık.

Y.A


16 Eylül 2015 Çarşamba

İnstagramla imtihan

Sosyal medyada özellikle instagramda paylaşımlar yapmayı severim,daha doğrusu severdim. Yavru akşamları erken saatte uyur,uyuyunca instagram en büyük eğlencelerimden biriydi. Karşılıklı beğeniler,takipler,yorumlar,aşırı abartılı sevgi sözcükleri pembe ama yalan bir dünyada ufak da olsa eğlendirirdi beni. Hiç olmayan bir şeyi koymadım,yalan söylemedim. Hep olduğum gibiydim. Sanal alem desem de inanılmaz dostluklar edindim. Özellikle boşanma dönemimde beni benden çok düşünen insanlar olduğunu fark ettim.
Ama şimdi bakamıyorum,aralarda fotoğraf ekleyip kaçıyorum. Başkalarının mutluluğunu kıskanmak değil,kendi mutsuzluğumu gözüme sokmak istemiyorum. Sanki benden başka herkes çok mutlu,herkes sevilen eş,herkes kocasının taptığı kadın bir tek benim istenmeyen. Ben ve oğlum tek terk edilen. Neden diyorum biz neden aile olamadık,neden başaramadım. Hani yuvayı dişi kuş yapardı,ben neden yapamadım. Arada bir bu ani arabesk düşüncelere dalıyorum,o an gidip onu öldürüp geri gelmek istiyorum. Sonra derin bir nefes alıyorum.Yavruyu düşünüyorum,bana sarılmasını,bana olan sevgisini ve güvenini. Sınırsız masumiyetini. Sen kaybettin diyorum,henüz farkında olmasanda.

Ne demiş Özdemir Asaf ;

'Ya farkıma vardığında,
Farkın kalmamış olursa'


Y.A

14 Eylül 2015 Pazartesi

Vicdan mı?

Seninle evlenme ve sana aşık olma sebeplerimden biri senin çok vicdanlı bir insan olduğunu düşünmemdi. Bazen benden daha hassas ve özellikle çocuklar konusunda çok itinalı davranışlarınla kalbimi kazanmıştın. Zaten bundan dolayı senden çocuk sahibi oldum,zannettim ki birlikte büyüteceğiz.
Ama ama ama sen ne yaptın. daha 3,5 yaşında sana son derece muhtaç olan bir evladı bıraktın. Baba olmak bana ağır geldi dedin. Ben hala aptal gibi ayrı şehirlerdeyken bile aranız bozulmasın diye 4 aydır kendimi paraladım.
Her sorunda olduğu gibi gene kaçtın. Senin çocuğumuzda açtığın yaraları ben tek başıma kapatmak zorunda kaldım. Her şeye tamam dedim. Ben tolerans gösterdikçe sen rehavete geldin. Yeter,artık ister ara ister arama umurumda değil. O benim olduğu kadar senin de çocuğun. Daha çok küçük düzgün bir iletişim kuramazsan seni unutur gider,bundan sonra kılımı kıpırdatmayacağım.

Ne halin varsa gör...Vicdansız.

12 Eylül 2015 Cumartesi

Ömrümün sonu mu demiştin...

Efenim yıl 2005,o zamanlar safça bir genç kızım sevgiye,aşka falan inandığım yıllar. Nasıl olduysa mantık abidesi kişi hayat felsefesi tamamen zıt olan benimle evlenmek istedi. Ex kayın valide kesinlikle karşı çıkmasına rağmen,yüzünde sırtlan gülümsemesi ile nikaha geldi. Ben o 20 li yaşların heyecanı ile nikah memurunun sorusuna 'Evet,evet,evet' dedim tüm içtenliğimle. Şahıs ise 'Ömrümün sonuna kadar evet' dedi.

10 sene geçti,ömrü bitti sanırım. Şuana kadar olan en absürd boşanma duruşmamızı beklerken,dedim ki 'Hani ömrünün sonuna kadar evet demiştin ne oldu ' dedim :) . Orada ortak avukatımızdan bomba cevap geldi 'Gene evet diyecek,problem yok dedi'. O an kahkahalarla güldük. Ama içim...

Ne diyeyim demek ki ömrün,benim için bitti. Bedenen olabilirsin ama benim için ruhen öldün.

Öleni ne yaparlar bilirsin,gömerler...En derine!

10 Eylül 2015 Perşembe

Nerede Kalmıştık

Lise yıllarında erkeklerden nefret eden,yüz vermeyen,kariyer planları olan ve 35 yaşından önce evlenmemeyi düşünmeyen saf ve temiz bir genç kızdım. Kendimi nikah masasında  bulduğumda ise 23 yaşındaydım. Şimdi düşünüyorum da ne kadar küçükmüşüm,ne kadar aptalmışım,saf sevgiye karşımdaki insana ne kadar inanmışım.Sevginin her şeyi düzeltebileceğin düşünmüşüm.
Ne kadar çok hata yapmışım. Beni incitmesine,aynı üniversite de aynı bölümü okuduğumuz halde beni aşağılamasına,onunla evli olduğum için şanslı olanın ben olduğuma o kadar inanmışım ki...
Resmen onu Dünya kendimi etrafında dolanan uydu Ay yapmışım.Hem onu sorguluyorum,hem kendimi.Neden beni bu kadar ezmene izin verdim,sonra da 'sen ve oğlumuz benim için evdeki yastık gibisiniz,hep varsınız.' dediğin an neden suratına tükürmedim,neden hiçbir şey diyemedim .Bunların hiçbirinin cevabı şuan yok,olsa da geçmişte kaldı ne ifade edecek bilmiyorum. Bilmiyorum,genel ruh halim bu. Acaba sen bunların cevabını biliyor musun? Bazen bunu merak ediyorum...

Y.A

9 Eylül 2015 Çarşamba

Benden sana vol.1

Eyyyyy beni bırakıp giden sen ex...

Tam olarak ayrılıp bu şehre geleli 3 ay oldu ve ben zannettiğimin aksine giderek iyileşmeye başladım.Beni nasıl kullandığını,manipule ettiğini,bana yaptıklarını düşündükçe kendimi kurtulmuş hissediyorum. Sana 14 senemi,10 senesini evli olarak verdim. Verdim de ne oldu. Elimde 3,5 yaşında bir çocukla ortada bırakıldım. Hani oğlumuz her şeyden önemliydi senin için. Hani onsuz aldığın nefesin anlamı yoktu.Onsuz yediğin yemeğin,içtiğin suyun tadı yoktu.Bana bunları dedikten sonra nasıl karşıma geçip 'Evlilik sorumluluğu bana ağır geldi. Oğlumuz için demiyorum ama çocuk yaptığım için pişmanım' dedin.Dedin ya o gün,o an o dakika bittin benim için.Anlatacak çok şeyim var,ne çok üzüntü biriktirmişim içimde senin yüzünden... Anlatacağım,buraya kusacağım her şeyi.

Y.A