26 Ekim 2015 Pazartesi

Uzaktan Sevilir mi?

Yavru 4 yaşa yaklaşıyor.Kreşe başladı,fena gitmiyoruz. Babayı sormalar,ağlama krizleri bitti. Sanırım yaşında verdiği etkiyle ufak sorgulamalar başladı.Günde 1500 yakın soru soruyor. Dün gece uykudan önce sohbet ediyoruz:

-Anne gökyüzü bize uzak mı,yakın mı?
-Uzak bebeğim.
-Peki Aydede?
-O da uzak. Çok yüksekte.
-Sen bana yakın mısın?
-Evet bebeğim bak yanı başındayım,seni çok seviyorum.
Kocaman bir öpücük.
-Peki anne babam bana uzak mı?
-Evet annecim,baban başka bir şehirde yaşıyor. O şehir buraya uzak.
-Peki anne babam da beni seviyor mu? Uzaktan sevilir mi?

Önce gözlerin yaşarması,boğazda düğümlenme. Seste titreme,ama kendini toplamaya çalışarak cevap verme çabası.

-Tabi ki seviyor annecim,mesela sen zürafaları,filleri,kaplanları seviyorsun ama onlar da uzakta. Sevmek için yakınında olmaya gerek yoktur bebeğim.
-Anneeeee,ben atları da çok seviyorum.

Ve oradan konu hangi hayvanı daha çok sevdiğine geçti.

O kadar masum ki,o kadar saf. Ona verdiğim cevap bana yeterli gelmedi. Gerçekten uzaktan da sevilir mi? Bir baba çocuğunu sevse uzak kalmayı tercih eder mi,bilemedim...

22 Ekim 2015 Perşembe

Çöpteki Gelinlik

Yeni hayat,yeni bir ben diye başladığımız yeni serüvenimizde kendimi geliştirmek için kurslara yazılmaya başladım. Birinde diploma fotokopisi istediler,ara tara bulamadım. Dedim acaba yatağın altındaki bazada olabilir mi,o kafayla neyi nereye yerleştirdim çok hatırlamıyorum.

Bazayı açtım o kutu gözüme çarptı. Bembeyaz ve özene bezene aldığım o kutu,içinde gelinliğim. Ne özenle ve umutla dikilen ama şuan hiç bir anlamı olmayan kırık beyaz tüllü eski bir elbise. Önce o kutudan çıkardım,kötü iki poşete koydum bir gece balkonda beklediler.

Sonra sabah oldu,özellikle balkona hiç çıkmadım. Dışarı çıktım geldim akşam olmuş.Sonra karar verdim,dışarıda harika yağmur yağıyordu.İndim aşağıya koydum çöp poşetlerinin yanına.Benim için atılması gereken bir çöpten fazlası değildi.

Arkama bile bakmadan yürüdüm gittim.Yağmur çok güzeldi. Aldı götürdü tüm kötü hislerimi,temizlendim...




20 Ekim 2015 Salı

İdare ettik derken

Bu hafta sonu  yavruyu görmeye geldi. Çarşambadan beri biraz hastaydı yavrucak. Hastalıkla beraber aşırı bana düşkünlük ve tipik huysuzluk başladı. Cumartesi bu geldi aldı,sonra yarım saatte bir beni aramaya başladı. Ateşi yok,iyi,uyu falan derken. Uyandı durmadı seni istiyor dedi,dedim neredesiniz. Otel odasındayız dedi. Dedim oyalamaya çalış,tamam dedi. Sonra anne diye ağladığını söyledi,ben de yaptığım tüm planları iptal ettim,yanlarına gittim.
Beni istediğine dair hiçbir şey göremedim. Sadece biraz huzursuzdu o kadar. Diyecek oldum hani beni istiyordu diye,vazgeçtim sonra. Oyalayamamış belli.
Neyse birlikte vakit geçirdik,eve geldim. İlaçları unutmuşum almaya gittim. O arada derede sohbet mi etmeye çalışıyor bilemedim ''Japonca kursuna başladım''dedi. İyi dedim sadece. Bana kursun detaylarını falan anlattı. İş yerindeki yeni projelerden bahsetti. Ama ayrılığın iyi geldiğini kendini tamamen işine verdiğini falan sokuşturdu laf arasında. Derin derin iç çektim.
Anlayamıyorum bu dengesizliğini. Bir gün oluyor defalarca soruyor yavruyu,bir gün hiç ses çıkmıyor. Ondan bir şey beklediğimden değil ama ne bileyim ya... Bir de demez mi '' Bu işi iyi kotardık,buraya bayağı alıştı''diye.
Yani o an diyemedim ama buradan söyleyeceğim sana ;O birkaç saat idare edemediğin çocuk var ya, yaklaşık 5 aydır burada. Gece gündüz,ilmik ilmik işledim bu yeni ortamda mutlu olsun,buraya alışsın diye. Senin hiç bir payın yok. Lütfen bir kaç saat bile oyalayamadığın çocuk için,buraya alıştı bu işi iyi idare ettik falan  deme. Vallahi çok pis yakarım canını...
Ben idare ettim,benim kucağımda ağladı,senin yokluğunu bana anlattı. Benim kucağımda seni ve eski evi özlediğini söyledi. Yani uzaktan konuşmakla olmuyor bunlar. Bu günleri biz oğlumla kendimiz idare ettik,yoluna koyduk. O yüzden sus ve adabınla otur. Şiddete karşıyım ama böyle konuşmaya devam edip kendine pay biçersen bir vururum nerden geldiğini anlayamazsın cicim...

Bilmem anlatabildim mi!!!

13 Ekim 2015 Salı

Gökkuşağı

Bugün yavru ile boyama kitabı boyuyoruz. O köpek bense tavşan boyayacağım. 4 farklı renk aldı ve köpeği rengarenk boyadı. Gövdesi sarı,kafası kırmızı,kuyruğu yeşil,kulakları turuncu. Ayaklarının her birini farklı renk boyadı.

Ne çok alışmışız kalıplara girmeye. Bir an dedim böyle köpek mi olur ? Sonra dedim neden olmasın. Hani çevremdeki güya beni çok seven bazı arkadaşlarımın sözleri geldi aklıma.

- Aman boşver,ben de benim kocadan memnun değilim. Ama çocuk var işte arada.
Tabi sizinki çocuk benim ki karamürsel sepeti !

- Aman şekerim hepsi aynı. Nerede öyle ilgili koca,ama çocuğumun babası.Gerçi geçen günü beni öptü nasıl hoşuma gitti.
O an ne anlatmaya çalıştığını anlamadığım kesim bu. Memnun musun değil misin kardeşim. Benim ki de baba sandım değilmiş.

- Ya sen ne kadar güçlüsün. Ben senin yerinde olsam,terk edilmek ayrılmak asla başa çıkamam. Kolay değil yani.İşin de yok!
Aaaa canım ciddi misin,yaşadığım olayları bir kere daha yüzüme vurduğun için teşekkür ederim.

- Merak etme,köpek gibi gelecek ayağına. O zaman toparlarsınız, aile bu kolay kurulmuyo.
Tabi ki,zaten benim aklım yok,duygularım yok. Git deyince gideceğim,gel deyince geleceğim hayat amacım bu !!!

Bana bunları söyleyenlere sesleniyorum,belki ben küçük yavrumla hiç birinizin sahip olamadığı HUZUR dolu ve gerçek seviden oluşan yuvayı kuracağım. Gölge etmeyin başka ihsan istemez...

Biz oğlumla gökkuşağını seviyoruz,tek rengi değil :)

11 Ekim 2015 Pazar

Utanmaz Adam

Dün geldi bugün gitti. Yavru iki haftadır babasını görmediği için çok özlemiş. Başta çok iyiydi,babası bir gece otelde kalacaktı  İstersen babanla kalabilirsin dedim. Babasının yanına otele götürdüm.

Benim gitmem lazım annecim dedim.Elimi tuttu o baba olacak adamın elinin üstüne koydu,en üste kendi elini koydu. ' Ben,anne,baba üçümüz kalmak istiyorum.' dedi.' Anne hem senle hem babamla beraber kalalım lütfen gitme ' dedi.

O an yüreğimi biri sıktı,canlı canlı yerinden çıkardı. O kadar canım yandı ki.Gülümsemeye çalışarak bizim evimiz ayrı annecim istersen burada sadece babayla kalabilirsin dedim. Oradan koşarak uzaklaştım. Sonra böğüre böğüre ağladım.Zaten durmamış gece kalmak istememiş bir kaç saat sonra getirdi eve...

Sana sesleniyorum eyyyy utanmaz adam!!!

O çocuk henüz 3,5 yaşında. Anne ve babasını aynı yerde birlikte görmek en doğal hakkıydı. Bu yaşında bu hakkını elinden aldığın için,baba figüründen mahrum ettiğin için,kendi egoların için çocuğun hayatını bir kenara attığın için içimden milyonlarca şey geçirmeme rağmen hiç birine değmeyeceğine emin olduğum için sessiz kalıyorum.... Unutma ' Yarına kalacak ama yanına kalmayacak'

10 Ekim 2015 Cumartesi

Yedi Yüz Seksen Beş

Megaköye ilk taşındığımız sene Tüyap kitap fuarına gittik. Gittik ama iğne atsan yere düşmüyor hesabı standlar arasında birbirimizi el yordamı ile bularak gezdik.Kalabalıktı ama çok güzeldi. Bir çok değerli yazarın imzalı kitabına sahip olduk.

O sıralarda Cem Yılmaz Okuyan Us yayınlarından AROG,G.OR.A, Hokkabaz ve Yahşi Batının Senaryo kitaplarını çıkarmıştı. Yaklaşık 1,5 saat süren sıra beklemenin sonunda dördünü de imzalattık. Ayrılırken kitapları nasıl paylaşacağımız sorun oldu. Ben yaşadığım şokun etkisiyle yalan yanlış toplanıp çıktım o evden.Kitapların bazılarını unuttuğum sonradan aklıma geldi. Dedim ki Cem Yılmaz imzalı kitapları bana getirir misin. Dördünü de mi dedi. Evet dedim. Ama ben okuyacaktım dedi. Beş senedir okumadın şimdi mi aklına geldi,istediğinde ben sana veririm okuman için dedim.

Ama bu haksızlık dedi. İçimden sakinleşmek için ona kadar sayayım dedim yedi yüz seksen beş derken buldum kendimi.

Haksızlığın kelime anlamını öğrenmek istiyorsan bize yaptıklarına bak diyecektim,demedim. Nasıl olsa anlamayacaktı.


8 Ekim 2015 Perşembe

Tükürtme

Yavruyla sabah akşam birlikte dişlerimizi fırçalıyoruz. Daha küçük olduğu için suyu tükürme mevzusuna yeni başladık.

Çok komiğine gitti 'Anne hadi beraber tükürtelim ' diyor. Diş fırçalarımızı birlikte yıkıyoruz.Sonra her seferinde bana sarılıyor küçücük bir öpücük konduruyor,gülüp eğleniyoruz. Bu sabah dedi ki ''Seninle diş fırçalamak çok güzel anne.''

O kadar masum ki .İçimden dedim : Ne yaşarsam yaşayayım,ne kadar acı çekersem çekeyim.Şükürler olsun .Onun bir gülüşü,bir öpüşü tüm acıları alıp götürüyor geriye sadece mutluluk kalıyor.Ve hislerim kuvvetlidir biliyorum ki güzel günler çok yakında gelecek.Bekliyorum...

Ne demiş Şems-i Tebrizi :

Düzenim bozulur, Hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden bilebilirsin Hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını.
Endişeyi bıraktım,sonucu bekliyorum . Hem üstler çok esiyordu,altlar daha iyi sıcacık :)

6 Ekim 2015 Salı

Boşlukmuş

Megaköy den babasının yanından geldiğimizden beri yavru garip,iyi mi kötü mü tam çözemedim. Babasıyla ilgili hiç bir şey sormuyor,ben sorduğumda da cevap vermiyor. Normalmiş sessizlik aşamasına geçti dediler. O eski ağlamalar,babama gitmek istiyorum tutturmaları bitti. 

Dün aradım,dedim oğlan böyle böyle sen nasıl oldun o gittikten sonra? Biz gittikten sonra demedim zaten adam benden çoktan gitmiş :) Tamam bir kalastır,duygusuzdur ama en azından az biraz duygularından bahseder dedim.

Cevap 'Geldiğinde hemen alışıyorum,gidince bir boşluk oluşmuyor değil' dedi. Ne bekliyordum acaba,içim yanıyor ciğerim sökülecek gibi oluyor mu diyecekti... 

Boşluk dedi,o kadar. Yani içi doldurulabilir. Çok üzgünüm. Beni sevmemesini kaldırabilirim ama yavruyu. Sadece boşluk mudur evladın yokluğu...

 İçim acıyor.

Y.A

5 Ekim 2015 Pazartesi

Sütlaç Hikayesi

Moda müziklerle pek aram yoktur,ben hep nostaljik takılırım. Zaten kulağa hoş gelen her şeyi dinlediğim için pek isimlerini de bilmem. Bu ara kardeşim de ex aşkından darbe yediği için Merve Özbey'in 'Yaş Hikayesi' şarkısını dinliyor,dinliyoruz.

Gene bir akşam 4444. kez dinlerken benim telefondan 'bip' diye bir ses geldi,Allah Allah bu saatte kim derken,benim eski bir fotoğraf göndermiş. Baktım bir kasede sütlaç fotoğrafı . Annem çok güzel sütlaç yapar o da çok severdi. 'Sütlaç yaptım.Annenin ki kadar olmasa da fena değil :) 10 üstünden 8 alır ama ' diye bir mesaj göndermiş. Ondan önceki günlerde sen hiç bizi umursama,çocuk seni özlüyor dedim diye bozuk at,trip at. Sonra bana sütlaç fotoğrafı gönder. en son hatırladığım gözümden alev çıktığı.

O akşamdan beri o şarkıyı her dinlediğimde aklıma sütlaç geliyor. Benim için şarkının adı 'Sütlaç Hikayesi'. Bir süre evde dinlemeyi yasakladım,tak kulaklıklarını dinle dedim.

Not: Sütlaç zaten sevdiğim bir tatlı değildi,artık ölsem de yemem ....