25 Nisan 2016 Pazartesi

Karardan Bir Yıl Sonra

Bugün "boşanma" ya karar vereli tam bir yıl oldu. Ben safça birkaç günlüğüne evliliğimle ilgili düşünmek için annemlerin yanına gelip, her şeye rağmen yuvam yıkılmasın diye karar verip o eve döndüğümde bana ayrılmaya karara verdiğini ve gerekçelerini sıraladığın sayfaları göstereli tam bir yıl oldu...

Vayyyyy be!!!!!

Normalde çok heyecanlı ve panik olan ben, bu kararı kendimden beklenmeyecek bir olgunlukla karşıladım. Tartışmadık bile, tamam dedim ve ne nasıl olacak onu konuşmaya başladık. Öldürücü darbe bir kaç gün sonra geldi, bağlı hatta bağımlı olduğum adam artık benimle ve çocuğumla aynı evde yaşamak istemediğini söylüyordu. Hiç unutmuyorum şöyle demiştin" Sana karşı hala sevgim ve saygım var, ama bu 14 yıllık hayat arkadaşıma ve çocuğumun annesine karşı duyduğum sevgi ve saygı. Bu sevgi her ne kadar olsa da aynı evde karı koca olarak yaşamamız için yeterli değil." Karar verdik 1 ay sonra boşandık. 3 gün sonra eşyaları topladım ,geldim. Bu kadar basitti.

Sonrası zaten malım,hala ergenlikte olan 40 lı yaşlara yaklaşmış bir adam. Çooook yakışıklı,çoooook mutlu,çoooook işte çoooook...Canı istediği zaman baba, ayda 20 saatlik baba.

Bakıyorum da o zaman canımı acıtan o sözler için şuan herhangi bir hissim yok. Boşluk yani, bunları hissettiğime inanamıyorum. 

Ben o zaman ne kadar ürkek, tedirgin, yalnız ve mutsuzmuşum. Bitmeyen bir girdabın içinde ,bir kara delikte debelenip duruyormuşum....

İyi ki diyorum. İyi ki o kararı vermişiz, daha doğrusu vermişsin. 

O karardan bir yıl sonra ben bambaşka bir yerdeyim...

16 Nisan 2016 Cumartesi

Umut Afyonmuş



Umut etmek hepimiz için bir kurtarıcıdır. İsteklerimizi yerine getirilmesi için umut etmeye başlarız. Olsun ya da olmasın biz umut etmişizdir,olay bitmiştir.

Umut olursa mutluluk,olmazsa hayal kırıklığı demektir. Bazen bile bile boş yere beklemek demektir, hayal kurdurucu gerçekten uzaklaştırıcıdır. 

Bununla ilgili bir yazı okudum ve bana mantıklı geldi. Umut etmek anı kaybetmek,hep geleceği odak haline getirmektir demiş, aynen katılıyorum.

Her şey çok güzel olacak yerine,her şey zaten çok güzel dahası da olursa ne ala demek lazım bence.

Nefes alıyorsak,yaşam devam ediyor demektir. Kendimizi özgürleştirelim, anı yaşayalı. Arada bir de oluruna bırakalım. Su akar yolunu bulur demişler.


8 Nisan 2016 Cuma

Batman Sendromu


Benim uydurduğum bir sendrom. Belki başka bir anlamı da vardır o kadarını bilemem :)

Şimdi "Batman ve Superman: Adaletin Şafağı " filmi sinemalarda oynuyor. Filmi henüz izlemedim ama tek tek kahramanları düşüneyim dedim.

Efenim Superman Kripton gezegeninden gelme bir uzaylı. Gücünü güneşten alan bir üstün ırk. Asla ırkçılık yapmam ama mavi taytın üstüne kırmızı slip giyecek kadar modadan bihaber olan herkes ona hayran, o bir kahraman.

Batman ise bizden biri bir insan, onun özel güçleri yok, ancak kendi yaptığı derme çatma aletler ile yanımızda olmaya çalışan bir anti kahraman. O karanlıkların adamı, o aslında yarasadan korkan ama korkusuyla yüzleşmeye çalışan bir gizli kahraman.

İkisini de severim ama seçmem gerekirse ben Batman ciyim :)

Gerçek hayata döndüğümüzde ; oturduğu yerden ahkam kesen, her fırsatta kocasından şikayet eden ama ayrılmadan korktuğu için hep çocuğunu öne süren bir kadınla ; her şeye rağmen boşanmayı göze alan, eğilmiş ama yıkılmayan ayağa kalkan bir kadın arasındaki ilişkiyi hatırlattı bana.

Aslında ikisi de kadın, ikisi de anne. Ama biri toplum tarafından alkışlanan, diğeri başkalaştırılmaya çalışan kadın. Amaçları aynı, yolları farklı.


2 Nisan 2016 Cumartesi

Bitti

Tam nefes almaya başlıyorum dediğim anda, yavrunun baba hasreti tuttu. Dün gece ayık sayık uyudu, kucağımda baba diye ağladı.

Ağlayarak uyudu.

Sana karşı kalan tüm insani bağlarımda koptu, kırıldı...

Bitti...

1 Nisan 2016 Cuma

Nefes

Dün kızlarla dışarı çıktık, bizim buralarda meşhur olan bir cafe&bara gittik. Bir şeyler yedik, içtik. Mutluydum ama başta bir tedirginlik vardı. Suratımda nasıl bir ifade varsa kızlar "Burayı beğenmedin herhalde." "Sıkıldıysan gidelim."  "İyisin demi." demeye başlayınca dedim kendime ne oluyor, hayırdır.

Aslında yaşadığım, 10 yıllık evlilik süresince bir kere bile böyle bir yere gelmediğimiz, hep işi ve onun istekleri doğrultusunda yaşadığım gerçeğiyle yüzleştim. Giden yıllarım, başkasına adanmış saçma sapan bir hayat, kendimi bu hale nasıl getirdiğimi düşündüm. Hiç isteklerimi dile getirmezdim, hatta artık istemeyi bile unutmuştum. Ben yoktum, sadece bir gölgeden ibarettim.

Boşandıktan sonra kadın olduğumu hatırladım. Dün ilk defa orada birileriyle anlık da olsa göz göze geldim. Ne yalan söyleyeyim  beğenilmek hoşuma gitti. " Seni kadın olarak görmüyorum" lafından sonra oluşan öz güven yıkımını yavaş yavaş onarmaya başladım.

Sonra gece oldu,gece yarısı oldu. Her yer insan doldu, kahkahalar sohbetler. Yedik,içtik, konuştuk, güldük. Ve ben uzun zamandan sonra ilk defa nefes aldığımı hissettim. Ben iyi olmalıyım güçlü durmalıyım, hem anne hem baba olmalıyım diye kendime öyle yüklenmişim ki, dün biraz hafiflediğimi hissettim. Bir çok şey oturmuş, neredeyse çoğu şey yoluna girmiş. Yavru iyi ve mutlu.

Bir baktım, ben de soğuk gece de derin derin nefes alıyorum ve hayat güzel diyorum.

Artık nefes alabiliyorum...